Abazan Mahkumun Kocaman Siki Ch. 02

Story Info
She gets what she wants. 2 cock at the same time. (Turkish)
6.4k words
4.45
21.5k
2

Part 2 of the 2 part series

Updated 10/24/2022
Created 07/09/2007
Share this Story

Font Size

Default Font Size

Font Spacing

Default Font Spacing

Font Face

Default Font Face

Reading Theme

Default Theme (White)
You need to Log In or Sign Up to have your customization saved in your Literotica profile.
PUBLIC BETA

Note: You can change font size, font face, and turn on dark mode by clicking the "A" icon tab in the Story Info Box.

You can temporarily switch back to a Classic Literotica® experience during our ongoing public Beta testing. Please consider leaving feedback on issues you experience or suggest improvements.

Click here
mofilius
mofilius
64 Followers

Yeniden kendime geldiğimde, karımla yatağın üstünde sarmaş dolaş yatıyorduk. Ben hala çırılçıplaktım. Nazın üstünde ise şimdi belinde geniş bir kemer haline gelerek toplanmış giysisi vardı. Birbirimize yorgur yorgun gülümsedik.

"Hoşuna giti mi sevgilim..." diye fısıldadı.

"Deli misin..? Müthişti..."

"Hangisi..? Aşağıdaki mi, buradaki mi..?"

"İkisi de... İkisi de müthişti... Ya senin hoşuna gitti mi..?"

"Mahvoldum..."

"Mutlu musun peki..?"

"Ohhh hem de çok sevgilim... Müthiş bir sikici arkadaşın... Ohhhhh en müthişi de siki sevgilim... Çok büyük... Ohhh çok büyük... Öylesine inaılmaz bir duyguydu ki, bu kadar büyük bir sikin içime girmesi... Ohhhh ortan ikiye bölünüyorum sandım sevgilim... Ahhhh çok büyük... Üstelik hiç inmiyor da... Eğer onun yanında kalsaydım, yine sikecekti beni... Farkındasın değil mi... Ahhhh yine sikecekti beni..."

"Eh... Üç yıllık abazanlık bu..."

"Ama biliyor musun sevgilim..? En müthişi senin bana yaptıklarındı... Amımı götümü yalaman... Sonra da götümü sikmen... İkimiz, hiç bu kadar güzel, bu kadar zevkli, bu kadar uçurucu sikişmemiştik..."

"Bence de..."

"Ohhh seni çok seviyorum biliyor musun..?"

"Ben de seni... Peki bundan sonra ne olacak..?"

"Yine her şeyi bana bırak sen... Tırmandıra tırmandıra tahrik olmak, onu da seni de delicesine tahrik etmek, ondan sonra da çılgıncasına sikilmek istiyorum... Bana bırak herşeyi sevgilim... Ne kadar çok tahrik olursak, sonunda o kadar güzel sikişiriz... Üçümüz için de geçerli bu..."

"Peki... Patron sensin..."

"O zaman hem yemek, hem de daha sonra biraz dansetmek için Swiss Hotel'e gidiyoruz bu gece... Telefon edip yer ayırtsan iyi edersin..."

"Swiss Hotel'e mi... Tanrım peki neden başka yere değil de oraya..?"

"Çünkü İstanbul'da, Swiss Hotel'in gece kulübü kadar iyi ayakta sikişilebilecek başka bir yer yok da ondan..."

Sustum. Haklıydı karım. Orası bir gecelik aşklar cennetiydi yani. Canlı müzik vardı ve çalınan parçaların yüzde doksanı, pisttekilerin birbirlerine sarılıp, karımın da söylediği gibi ayakta sikişmelerine olanak veren yavaş şeylerdi.

Naz duşa girdiğinde, ben de başucumdaki telefondan, önce bilinmeyen numaralar servisini Swibb Hotel'in numarasını aldım, sonra da orayı arayıp, önce Boğaz manzaralı yemek yiyebileceğimiz bir yer, peşinden de gece kulübünde piste yakın bir masa ayırttım. Sonra kalkıp duşa, karımın yanına gittim.

Bir süre birbirimizi yıkadık. Sonra o çıktı, ben biraz daha kaldım suyun altında. Dışarı çıktığımda, yatağın üstüne oturmuş, bacaklarına losyon sürüyordu. O uzun ve başdöndürücü güzellikteki bacakları hafifçe parlamıştı. Sonra kalkıp tuvalet masasının önüne oturdu ve ayak tırnaklarına ten rengi ve saydam bir oje sürmeye başladı.

"Beni o kadar çok tahrik ediyorsun ki, şimdi bir daha sikeceğim seni..." dedim.

"O zaman bir an önce üstüne birşeyler geçirip odadan çık ve arkadaşına yemek ve dans için dışarı çıkacağımızı söyle... Böylece biraz soğumuş olursun sevgilim... Hevesini geceye sakla n'olur... Hem o da hazırlansa iyi olur..."

Yine haklıydı. Bornozumu çıkarıp ayağıma bir şort, üstüme de bir t-shirt geçirdim ve odadan çıkıp aşağı indim. Hala aşağıdaydı Juan. Anlaşılan o da yukarı çıkmış ve duş yapıp üstünü değiştirmişti. Bara gidip hem kendime, hem de ona birer viski hazırladım. Sonra yanına gidip oturdum.

Beni görmekten biraz rahatsız olmuş gibiydi. Doğrudan yüzüme bakamıyordu sanki. Karımı sikmiş olmanın ezikliğini yaşıyordu galiba. Kendini suçlu hissediyor olmalıydı. Doğrusu, bu pek hoşuma gitmemişti. Ama Naz'ın bu konunun üstesinden gelmeyi başaracağına emindim nedense.

"Akşam dışarı gidiyoruz..." dedim ona, "Hem yemek yiyeceğiz, hem de biraz dansedip eğleneceğiz..."

"Ne gerek vardı..? Sana yük olmak istemiyorum..."

"Saçmalama Juan... Ayrıca bu Naz'ın isteği... Swiss Hotel'e gidiyoruz..."

"Naz istiyorsa, biz itiraz edemeyiz değil mi..?"

"Elbette edemeyiz... Bence sen biran önce hazırlansan iyi edersin..."

"İyi o zaman, hemen gidip giyineyim mi..?"

"Yok canım... Önce şu viskilerimizi bitirelim bakalım..."

Birbirimize kadeh kaldırdık. İçkilerimiz bittiğinde de o kalkıp odasına çıktı. Ben biraz daha oturdum aşağıda. Sonra yukarı odaya çıktım.

Karım aynanın önünde ayakta duruyordu. Ayakkaplarını saymazsam, çırılçıplaktı hala. Hoş ayakkaplarını saymak da pek kolay değildi zaten. İncecik siyah topukları, on santim uzunluğundaydı. Tabanı da çok inceydi. Tam ayağının ortasından geçen iki parmak kalınlığındaki bir bant, onların Naz'ın ayağından çıkmasını engelleyen tek şeydi. Topukları ve tırnaklarını özenle ojelediği parmakları çıplaktı. Ama bant tümüyle renksiz ve tümüyle saydam olduğu için, ayakları tümüyle çıplak gibi görünüyordu. Sonra elindeki parfüm şişesini farkettim. Çıplak vücudunun her yerine, azar azar parfüm sıkıyordu. Aynadan bana bakıp gülümsedi. Tanrım, o kadar güzel, o kadar tahrik ediciydi ki, kendimi tutmakta zorlanıyordum. Ama sonunda başarıp gardrobun önüne yürüdüm ve kendime giyecek bir şeyler seçtim. Yapabileceğim en akıllıca iş, biran önce giyinip odadan çıkmaktı.

Juan yine benden önce inmişti aşağıya. Benim kafamı biraz toparlayabilmem için, Juan'ın ise kafayı bulup iyice rahatlamasının tek yolunun bu olduğunu düşündüğümden, ikimize de birer viski daha doldurdum. Yanyana oturup cezaevindeki anılardan söz ederek Naz'ı beklemeye başladık.

Onun salona geldiğini, Juan'ın yüzünde birden beliriveren irkilmeden anladım. Dönüp baktığım anda da, hak verdim garibime. Krep ipekten, siyah bir giysi vardı karımın üstünde. Daha önceden görmüş olduğum için çok iyi tanıyordum bu giysiyi. Üst kısmı, ön taraftaki birbirinden bağımsız ve yaklaşık dötk parmak enindeki iki kumaş parçasından oluşuyor ve bunlar ensesinde birbirine düğümlenerek bağlanıyordu. Giysinin arkasında ise üst kısım diye bir şey yoktu. Beline kadar çıplaktı. O iki kumaş parçası, önden eteğin beline dikilmişti ama etek, tam ortadan, derin bir v biçiminde kesilmişti. Bu da, boynundan gelip memelerinin arasından geçerek, göbek çukurunun altına kadar uzanan bir bölümü ortada bırakıyordu. Bantlar o yusyuvarlak dimdik memelerinin ancak yarısını örtebiliyordu. Ama bunun bir anlamı yoktu yine de. Çünkü kumaş o kadar ince ve o kadar kaygandı ki, meme başları birer düğme gibi meydandaydılar. Eteği belinden aşağıya indikçe bollaşıyordu gerçi ama, inanılmayacak kadar kısaydı. Biraz eğilse, ya da otururken dikkatsiz davranacak olsa, çıplak kalçalarının ya da amının görüneceğini biliyordum.

Juan'a fazla eziyet etmemek için kalkıp taksi için telefon ettim. Bol içkili bir gecede, bir de trafik polisleriyle uğraşmak istemiyordum doğrusu. İki dakikada geldi araba. Arka kapıyı açtım. Önce karım bindi, sonra da ben, Juan'a da, öbür taraftan binmesini işaret ettim. Böylece Naz ikimizin arasında kalmış oluyordu. Otururken, eteği kaybolmuş gibiydi. Taksi, Swiss Hotel'in önünde durana kadar pek konuşmadık.

Doğrusu restorandaki masamızın konumu çok güzeldi. Terasın en kenarındaydı ve Bogaz'ı bütün güzelliğiyle görüyordu. Oturup yemeklerimizi ısmarladık. Yemek boyu 2 şişe şarap içtik. Alkol, üçümüzün üstünde de, beklenilen gevşetici, rahatlatıcı etkisini yapıyordu tabii. Gerçi karımın buna pek ihtiyacı yok gibiydi ama, ben ve özellikle de Juan açısından bayağı iyi oluyordu. En sonunda kahve ve konyak ısmarladım. Onlar bittikten sonra da, kalkıp gece kulübüne geçtik.

Gece kulubü kapalı bir aladaydı. İçerisi alabildiğine dolmuş, orkestra dans müziğine başlamış ve ışıklar iyice kısılmıştı biz girdiğimizde. Burada da masamız tam ibtedğim gibi olmuştu. Pistin kenarındaydı. Üçümüz de yüzlerimiz piste dönük oturduk. Ben ve Juan iki yanda, Naz ise ortada.

Juan, büyük bir ilgiyle seyrediyordu çevresini. Hatta bizi biraz unutmuş gibi görünüyordu. Ben de bir taraftan, etraftaki kadınlara bakıyordum. İçlerinde gerçekten güzel, gerçekten sik kaldırıcı olanlar vardı tabii. Ama hiç biri, karımın klasında görünmüyordu gözüme.

"Hadi gel, biz de dansedelim..." dedi Naz Juan'a, "Yoksa yalnızca oturup seyretmek mi istiyorsun..?"

Elini uzatıp Juan'ın elini tutmuş ve ayağa kalkmıştı bile. Sonra onu adeta çekerek piste sürükledi. Hemen masanın önünde dansetmeye başladılar. Juan, dikkatli ve mesafeliydi. Bunu normal karşılıyordum. Öyle ya tam önümdeydiler. Naz'ın karım olması, sanki onun elini ayağını bağlıyor gibiydi. Ama içinde fırtınalar koptuğuna emindim. Şimdi kollarının arasında tuttuğu bu baştan çıkarıcı kadını, daha bir kaç saat önce sikmişti. Amından, ağzından, götünden, her yerinden sikmişti hem de. Şu anda da, başka bir şey düşünemediğine emindim. Kuşkusuz, karım da farkındaydı bu durumun. Onu yavaş yavaş benden uzaklaştırmaya, pistin öbür ucuna götürmeye başladığını farkettim. Galiba bu noktada benim de yapabileceğim bir şeyler vardı. Yerimden kalkıp tuvalete yöneldim. Böylece Juan'ın biraz daha rahatlayacağını umuyordum.

Oldukça uzun kaldığım tuvaletten döndüğümde, gözlerim onları, pistin bizim masaya göre tam ters tarafında yakalayıverdi. Vücutları birbirine sımnsıkı yapışmıştı. Juan, bir kolunu karımın beline dolayıp onu iyice kendine çekmişti. Öbür eiyle de, çıplak sırtını okşuyordu hafif hafif. Naz'ın kolları da, Juan'ın boynuna dolanmıştı. Kendini tümüyle bu dev yapılı Bolivyalı'ya bırakmış gibi görünüyordu. Beni farketmemişlerdi. Olduğum yerde kalıp, seyretmeyi sürdürdüm.

Karımın kalçaları, hafif hareketlerle, sağa sola çalkalanıyordu. Karnına yaslandığına emin olduğum o kocaman sikin tadını, doya doya çıkarmak istiyormuş gibiydi. Başını Juan'ın boynuyla omuzunun birleştiği yere gömmüş olduğu için yüzünü göremiyordum gerçi ama, mestolmuş olduğuna emindim. Buna karşılık Juan'ın yüzünü rahatlıkla görebiliyordum. Tüm hatlarına şehvet hakim olmuştu yüzünün. Adeta hayvansı bir görüntüsü vardı o anda. Sonra masaya yürüyüp yerime oturdum. Şimdi tam göremiyordum onları.

Birden müzik hızlandı ve Naz'la Juan, elele, masaya geri döndüler. İyice yaklaştıklarında, Juan'ın onun arkasında kalmaya özen gösterdiğini farkettim. Bunun nedeni açıktı. Alabildiğine kalkmış sikini, bana belli etmemeye çalışıyordu. Bu nedenle de, daha karım yerine oturamadan, o hemen oturdu. İlk yaptığı da viski bardağına saldırıp, kafasına dikmek oldu tabii. Garsona işaret edip, hepimiz için birer tane daha viski ısmarladım.

Müzik tekrar yavaşladığında, karım bu sefer beni sürükledi dans pistine. Biz de hemen masamızın önünde başladık. Ama benim Juan'dan çekineceğim falan yoktu tabii. O nedenle de, hiç aldırmadan ve oradan uzaklaşmaya çalışmadan Naz'a sarıldım. Vücutlarımız birbirine yapıştığında, giysisinin incecik kumaşının altından fışkıran sıcaklık, bana da bulaştı. Sikim bir anda kalkıverdi. Tıpkı biraz önce Juan'a yaptığı gibi, şimdi de bana teslim etmişti vücudunu. Gözucuyla masada oturan Juan'a baktım. Biraz şaşkın bir halde bizi seyrediyordu. Viski bardağını tekrar boşaltmış, benimkini eline almıştı. Bu öylesine işime geliyordu ki, içtiğinin benim viskim olmasına aldırmayı düşünmüyordum elbette ki.

Sonra oturduk ve viskisinden bir kaç yudum alıp, Juan'la dansa kalktı Naz. Biraz da peşpeşe devirdiği viskilerin etkisiyle olmalı ki, bu sefer pek sıkıntılı değildi Juan. Karımı kasnaklamak için öyle fazla uzaklaşmayı ve benim görüş alanımdan çıkmayı bekleyemedi. Naz da, hemen kendini bırakıverdi tabii.

Bundan sonraki birbuçuk iki saat, başdöndürücü bir biçimde geçti. Karım bir Juan'la, bir benimle dansediyor, ikimize de ayakta veriyordu. Sürekli içtiğimiz viskiler ise işin iyice çığrığından çıkmasına neden oluyordu. Artık Juan'ı elleri de iyice saldırganlaşmaya başlamıştı. Bir eli çoğunlukla arkadan Naz'ın eteğinin altına giriyor ve onun çıplak kalçalarını adeta yoğuruyordu. Artık masaya dönerken kalkmış sikini benden saklamaktan da vazgeçmiş gibiydi. Karım ise kendini tümüyle kaptırmıştı. Kelimenin tam anlamıyla ayakta sikişiyordu artık. Yine Juan'la dansetmekte olduğu bir anda, birden vücudunun sarsılmaya başladığını gördüm. Tanrım belini getiriyordu. Orada öylece dansederken, ya da daha doğrusu bu kocaman sikli Bolivyalı'ya ayakta verirken belini getiriyordu.

Daha sonra gelip oturduklarında, yüzündeki ifade müthişti Naz'ın. Yorgun ve mutlu görünüyordu. Yeniden beni dansa kaldırdı.

"Ohhhh müthiş bir şey bu sevgilim..." diye fısıldadı kulağıma, "Ayakta sikiyor beni... Çıldırtıyor... Belimi getirdi... Ohhhh belimi getirdi..."

"Gördüm..." diye fısıldadım ben de, "Gerçekten de müthişti..."

"Ahhh sevgilim... Sikilmek istiyorum... Ohhhh sikilmek istiyorum..."

"Artık eve dönelim istersen..."

"Dönelim sevgilim... Sabırsızlanıyorum çünkü... O kocaman sikin tekrar içime girmesini istiyorum... Ohhhh çok istiyorum..."

Masaya döndüğümüzde, de hemen garsona işaret edip hesabı istedim. Dışarı çıkınca, kapıdaki duraktan bir taksiye bindik yine. Karımın elinden tutup, önce ben daldım içeriye. En son da Juan bindi. Naz yine aramızda kalmıştı. Koltukta biraz yan dönüp, dizlerini yukarı çekti sonra da başını boynuma gömdü. Neden böyle bir şey yaptığını ise hemen anladım. Juan'a duyurmadan, bir şeyler söylemek istiyordu bana.

"Ahhh biran önce gidelim evmize sevgilim... Çok istiyorum anlıyorsun değil mi?" neler oluyor böyle sevgilim..." diye fısıldadı.

Hafifçe başımı sallayarak yanıtladım onu. Sonra gözüm Juan'a takıldı. Aşağıya, karımın kalçalarına bakıyordu. Tanrım koltuğun üstünde böyle dönünce, eteği iyice sıyrılmış, kıçı olduğu gibi meydana çıkmıştı. Bunu bilerek, planlayarak mı yapmıştı bilmiyorum. Ama manzaranın Juan üstündeki etkisi müthiş olmuştu. Kafayı bulmuş olduğunu görebiliyordum. Bana hiç aldırmadan, gözlerinin önündeki güzellikleri seyrediyordu. Sonra sağ elini oraya götürdüğünü gördüm. Hafifçe inledi Naz. Sonra tüm vücudu titredi.

"Ohhh sevgilim..." diye fısıldadı, "Parmaklarını soktu içime... Ahhh birini amıma, birini götüme soktu... Ahhhhhhh..."

Bu sonuncu inlemesi biraz yüksek olmuştu. Gerçi Juan'ın artık hiç bir şeye aldırdığı yoktu ama, taksi şoförünün hemen dikkatini çekmişti bu inleme. Onun bası taksilerde bulunan ve arka koltuğu görmesine yarayan ikinci dikiz aynasına göz attığını farkettim. Sonra elini götürüp, biraz ayarıyla oynadı aynanın. Birden durumu kavradım. Ben göremiyordum ama, şoför Juan'ın karıma yaptıklarını görebiliyordu. Arabanın hızının giderek düştüğünü farkettiğimde, bundan emin oldum. İşin garibi, bunun beni daha da tahrik etmesiydi.

Bir taksinin içindeydik. Karım başını boynuma yaslamış, kıçını öbür tarafında oturan traşlı kafalı bir Bolivyalı'ya sunmuş, o da bir parmağını amına, diğerini de götüne sokmuştu. Tek başına bu bile uçucurucuydu zaten. Ama şimdi bunlara, bir de her şeyi seyreden taksi şoförü eklenmişti. Benim sikim de Juan'ınki de saatlerdir kazık gibiydi. Şimdi bir de taksi şoförününki kalkıp kazık gibi kesildiğinden hiç kuşku duymadığım siki vardı.

Naz, kelimenin tam anlamıyla, zevkten mahvolmuştu. Amının o inanılmaz sik kaldırıcı kokusu, şimdi taksinin içini yoğun biçimde doldurmuştu. Vücudu, kontrol etmek için çaba harcamasına rağmen, hafif hafif kıvranıp bükülüyordu. Belini getirmek üzere olduğunu anlıyordum. Bereket, tam o anda evin önüne ulaştık. Bu da, hepimizin kendini toplaması için yeterli oldu tabii. Parasını verirken şoförle gözgöze geldik. Pis pis sırıtıyordu.

Eve girdiğimizde, karım doğru salona yürüdü. Biz de peşinden gittik tabii. Doğru bara yöneldi Naz ve üçümüz için de birer bardak viski hazırladı. Salonun ışıklarını iyice kıstı ve sonra da elinde uzaktan kumandalarla, gidip televizyonun karşısındaki deri kanepenin tam ortasına oturdu. Gündüz Juan'ın onu siktiği kanepeydi bu. Bunu hatırlamak bile son derece tahrik edici geliyordu bana.

"Evet... Herkes yerini alsın bakalım... Şimdi film seyretme zamanı..."

Ne olduğunu ben hemen anlamıştım tabii. Juan ise anlamamıştı ne olduğunu. Başımla ona işaret ettim, kanapeye gidip, karımın iki yanına oturduk. Naz önce bardağını havaya kaldırıp bizleri de içmeye zorladı. Ardından, ayakkaplarını ayaklarından çıkarıp arkasına yaslandı, sonra da önce televizyonu açıp video kanalına aldı ve DVD'yi çalıştırdı.

Dev ekranda ilk görünen, seyredeceğimiz filmin adıydı. Yunanistan Macerası. Sonra Atina Havaalanı'nın görüntüleri geldi ekrana. Oyuncuların isimlerini bu fonun üzerinde izledik. Bir Danimarka filmiydi bu. Bu da, bayağı iyi şeyler seyredeceğimizin habercisiydi. Söz konusu Yunanistan macerasına çıkanların Danimarkalı genç bir karı-koca olduğunu da, kamera uçaktan inenler arasında ikisini seçtiğinde anladık. Kadın kahraman gerçekten çok güzel ve çekici bir sarışındı. Kocası rolündeki genç de yakışıklı sayılırdı.

Juan, gözleri erkana yapışmış seyrediyordu. Seyredilecek olanın nasıl bir film olduğunu şimdi anlamıştı. Naz bana bakıp göz kırptı ve hafifçe gülümsedi. Bu arada karı-koca bir taksiyle Pire'ye gitmişler, orada da, bir adaya gitmekte olan küçük bir gemiye binmişlerdi. Gemi kalkar kalkmaz, işler de kızışmaya başladı tabii. Karı-koca, üst güverteden Pire'yi seyrediyorlardı. Hemen altlarındaki güverte de, onları seyretmekte olan iki tayfa vardı. Daha doğrusu, kadının rüzgarda uçuşan eteklerinin meydanda bıraktığı bacaklarını, hatta çıplak kıçını seyrediyorlardı. Bir süre sonra da, erkek kamaraya gidip biraz uyumak istiyor, kadınsa güvertede kalıyordu. Tabii tayfalardan biri, anında onun yanında bitiyor ve konuşmaya başlıyordu. İnsan, konunun gemilerin makineleri olmasını ilk başka pek anlamıyordu tabii ama, tayfa kadını gezmek için makine dairesine gelmeye ikna edince, işin nereye varacağı da belli oluyordu tabii.

Bundan sonrası ise çok çabuk gelişiyordu. Gürültüyle çalışan makinelerin arasına girer girmez tayfanın elleri kadının vücudunda dolaşmaya başlıyor, o da biraz direndikten sonra bu daracık ve yağlı yerde sikilmeye razı oluyordu. Öne eğilip ellerini kalın bir boruya dayadığında da, tayfa arkasına geçip, bayağı büyük görünen sikini, bir anda amına sokuveriyordu. Çok kısa bir süre sonra da, ikinci tayfa çıkıyordu ortaya. En az arkadaşınınki kadar büyük siki elinde kadının karşısına geçtiğinde, önce biraz itirazla karşılaşıyordu gerçi ama, sonra sikini tapa gibi kadının ağzına sokup, onu susturuyordu.

Devamı ise gerçekten tahrik ediciydi. İki tayfa kadını önce amından, götünden, ağzından sikiyorlar, sonra da aralarına sıkıştırıp asıl yapmak istediklerini yapıyorlardı. Kocaman siklerin biri amına, öbürü götüne girip çıkarken, kadın da kendinden geçiyordu tabii.

Dev ekranda tüm bunlar olup biterken, karım da kendini iyice kaptırmıştı. Yüzündeki ifade müthişti. Bir elini bacaklarının arasına sokmuş, hafif hafif amıyla oynuyordu. Eteği, neredeyse beline kadar sıyrılmıştı. Juan ise kelimenin tam anlamıyla büyülenmiş gibi seyrediyordu. Burun kanatları kabarıp açılmış, pantolonunun önü, çadır gibi kabarmıştı. Onu seyrettiği sikişten koparan Naz'ın ağzından çıkan küçük inleme oldu.

"Offf müthiş..." dedi karım, "Nasıl sikiyorlar kadını, görüyor musunuz... Müthiş..."

Juan'ın gözleri alev alev yanıyordu. Beni görmüyordu bile. Bakışlarını tepeden tırnağa Naz'ın üstünde dolaştırdı. Neredeyse aynı anda, ekrandan, belini getirmekte olan kadının çığlığa benzer inlemeleri yükseldi. Üçümüz de, yeniden dikkatimizi oraya verdik. İki Yunanlı tayfa, kadına bel banyosu yaptırıyorlardı. Sonra sikiş bitti. Sahne değiştiğinde ise gemi hedef adanın iskelesine yanaşmıştı ve Danimarkalı karı-koca, limana yakın otellerine yerleşiyor, sonra da otelin plajına gidiyorlardı tabii. Kadın üstsüzdü. Bu da, çevredeki Yunanlı'ların ona büyük ilgi göstermelerine neden oluyordu. Karı-kocanın kumlar üstünde yattığı yerin çevresinde dolaşıp duruyorlardı. İçlerinden iki tanesi ise özellikle saldırgandı. Onların biraz uzağında kumların üstüne oturup kadını seyretmeyi sürdürüyorlar, bu arada da, küçük mayolarının altından belli olan siklerini açık açık okşayıp duruyorlardı. Bu durum, bir süre sonra kadının dikkatini çekiyordu doğal olarak. Artık o da Yunanlı'ları seyrediyor ve tahrik olduğunu belli ediyordu. Sonunda da, bir bahane uydurup kocasının yanından ayrılıyor ve otele doğru yürürken, adamların gözlerinin içine davetkar bir şekilde bakıyordu. Tabii onlar da, hemen kalkıp peşinden gidiyorlar ve sonunda kadın onları, odasına kadar götürüyordu.

mofilius
mofilius
64 Followers